Hayatın akışı içerisinde insanlar birbirlerine borç verebilmektedir. Bunu elden nakit olarak veya günümüzde teknolojinin yaygınlaşması ile banka üzerinden havale ederek yapabilmektedirler.
Öncelikle hukuk muhakemeleri kanunu madde 190- (1) “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” İlgili hükmü uyarınca herkes iddia ettiği vakıayı ispat ile yükümlüdür.
Eğer herhangi birine elden para verildiğini iddia ediyorsanız, -veya herhangi bir yöntemle- bunu ispat etmekle yükümlüsünüz. Yine hukuk muhakemeleri kanunu madde 200- (1) “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” Uyarınca böyle bir borcun varlığı ilgili madde uyarınca belirtilen parasal sınırın üzerinde ise yazılı olarak ispat edilmek zorundadır. Bu parasal sınır 2024 yılında 23.452,08 TL olarak belirlenmiştir. Bu rakam her sene güncellenmektedir.
Diğer taraftan karşı tarafın muvafakati ile ispat hususunda tanık dinletilebilir. Ancak belirlenen parasal sınırın altında kalan tutarlar için tanık dinletilebilir. Bu senet veya belgeye karşı ise de yalnızca yine senet veya belge sunulması gerekecektir. Bu durumun istinası yine Hukuk muhakemeleri kanunu madde 203-
“(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.
b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.
c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.
ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.
d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.
e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli.”
Hükmünde belirtilmiştir. Belirtilen haller senetle ispat zorunluluğunun istisnasını oluşturmaktadır.
Banka üzerinden yapılan havaleler banka kayıtları ile ispat edilebilecektir. Eğer havale gönderilirken herhangi bir açıklama yapılmamış ise yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca BORÇ ÖDEMESİ olarak sayılacaktır.
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2005/14219 esas ve 2006/895 karar numaralı ilamı örnek gösterilebilecektir:
“Havale, esas itibariyle bir ödeme vasıtası olup, havale olsa dahi, havale makbuzlarında, paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gerekir. Havale makbuzlarında, paranın borç olarak gönderildiği yazılı değilse bu havale makbuzu karz ilişkisine dayanan davacının iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Davacılar, davalılara borç verdiklerini, yazılı delillerle ispat edemedikleri gibi, davalılara yemin teklif etme hakkını da kullanmadıklarına göre iddialarını ispat edememişlerdir..”
Öncelikle bu hususta da mahkeme bu açıklamaya göre bunun borç olarak mı gönderildiği yoksa borç ödemesi mi olduğu hususunda kesin bir kanıya varamayacaktır. Bu dekont delil başlangıcı sayılabilecektir.
Hukuk muhakemeleri kanunu MADDE 202-
“(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” Uyarınca delil başlangıcı sayılarak tanık dinletilebilecektir.
Gönderilen paranın karşı tarafa geri ödenmek üzere ödünç olarak verildiğinin ispat edilmesi durumunda da belli özel hususlar mevcuttur.
Herhangi bir borç için ödeme zamanı belirlenmemiş ise Türk borçlar kanunu madde 90 “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” Uyarınca kanunda aksine hüküm bulunmadıkça “borç” doğumu anında muaccel olur.
Ancak yazımızda “borç” kelimesi ödünç anlamında kullanılmıştır. Yani ödünç olarak birine borç para verdiğinizde Türk Borçlar kanunu madde 392- “Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir.” Uyarınca ödünç verilen borcun muaccel olması için bildirimde bulunulması gerekmektedir.
Buna göre birine banka üzerinden havale ile ödünç para verildiğinde doğrudan talep edemeyeceksiniz. Öncelikle bir şekilde ödeme yapılması hususunda bildirimde bulunmanız gerekmektedir. Bu bildirimin yapılmasından 6 hafta geçtikten sonra vermiş olduğunuz ödünç parayı isteyebilirsiniz.
Tüm bu süreçler hukuki uzmanlık gerektirmekte olup bu konularda uzman bir avukattan yardım almanızı tavsiye ederiz.
Hukuk büromuz bu konularda tarafların hak ve yükümlülükleri konusunda uzman olup, hukuki yardım almak isterseniz irtibat numarasından aramanız yeterlidir.