İşçi-işveren ilişkisinde işçinin işyerinde çalışması sırasında işin işleyişine ve müşteri çevresine ilişkin öğrenmiş olduğu bilgileri kullanarak rekabet etmesinin ve diğer şirketlerle paylaşmasının sakıncalar oluşturacağı ve haksız bir menfaat söz konusu olacağı düşünülerek “rekabet yasağı” kavramı öngörülmüştür.
Öncelikle Türk Borçlar Kanunu 396. Maddesi 3. Fıkrasında “İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.” Denilerek işçinin ayrı bir ücret karşılığı üçüncü bir kişiye hizmet veremeyeceği belirtilmiştir. Burada iş akdi devam etmektedir. Asıl dayanağı Türk medeni kanunu 2. Maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılıktır. Bu sebeple iş sözleşmesinde ayrıca bu konuya ilişkin bir madde yer almasına gerek yoktur.
İşçinin işverenle rekabet etme girişimi işvereni doğrudan doğruya zarara uğratmasa da, böyle bir zararın ortaya çıkma olasılığının bulunması hâli de rekabet etmeme borcunun ihlalinden söz edebilmek için yeterlidir. (Eyrenci, Öner; Taşkent, Savaş; Ulucan, Devrim, Bireysel İş Hukuku, İstanbul 2006, s.109)
Ayrıca iş sözleşmesi devam ederken işçi tarafından rekabet etmeme borcunun ihlal edilmesi hâlinde, işveren iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu 18’nun 25/2/e maddesi uyarınca haklı nedenle feshedebilir.
Aynı maddenin 4. Fıkrasında “İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” Burada iş sözleşmesinin son bulmasından sonra da sadakat yükümlülüğünün devam ettiği belirtilmiştir. Sınırı ise “İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde” ibaresi ile çizilmiştir. Burada iş sözleşmesinin son bulmasından sonra rekabet yasağı söz konusu olmasa da işveren sırlarının korunması amaçlanmıştır. Rekabet etmeme borcu kural olarak sözleşmenin sona ermesi ile son bulur.
Ancak taraflar sözleşmeye ekleyecekleri bir madde ile veya ek bir sözleşme ile iş ilişkisinin son bulmasından sonra da rekabet yasağının devam edeceğini kararlaştırabilirler.
Türk borçlar kanunu Madde 444’te ; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.“
Rekabet yasağında önemli olan Anayasal bir hak olan çalışma özgürlüğüne müdahale eder nitelikte olmamasıdır. Rekabet yasağının yazılı olarak taraflarca kararlaştırılmış olması gerekmektedir. Adi yazılı şekil şartı yeterli olmakla birlikte iki tarafa borç yüklüyorsa her iki tarafında imzasının bulunması şarttır. İş sözleşmesinin kurulmasından sonra da kararlaştırılabilir. İşçinin sözleşme, çalışma, girişim özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıran rekabet yasağı anlaşmaları geçersizdir.
Rekabet yasağının geçeli olabilmesi için bir takım şartların mevcut olması gerekmektedir. Bunlar;
- Fiil ehliyetine sahip olmak
İşçinin böyle bir anlaşma yapabilmesi için fiil ehliyetine sahip olması şarttır. Sınırlı ehliyetsiz, yani ayırt etme gücüne sahip küçük veya kısıtlı işçi kendi başına sözleşme yapamayacağı gibi kanuni temsilcisinin rızası veya onayı ile de yapamaz. (Alpagut, s.945, Süzek, s.351.)
- İşverenin korunmaya değer bir menfaatinin olması ve işçinin de bu bilgilere ulaşabilecek nitelikte bir konumda çalışması
Öncelikle bu açılacak olan davada hukuki yarar yokluğundan da reddini gerektirecek bir durumdur. İşçinin olayın koşullarına göre işverenin özel nitelikte işe veya müşteri çevresine ilişkin bilgilere erişiyor olması gerekmektedir. Ve bu bilgi ile haksız bir menfaat elde edecek olması şarttır. Bu bilgilerin kullanılması ile de işverenin önemli ölçüde zarara uğrama ihtimalinin olması gerekmektedir.
Yargıtay, hemşire olarak çalışan bir işçinin iş sırlarına nüfuz etmek olanağına sahip bulunmaması nedeniyle rekabet yasağı kaydıyla bağlı tutulamayacağına hükmetmiştir. (Y 9. HD, 10.3.2008, 11865/3993, Süzek, İşçinin Rekabet Etmeme Borcu, s.459.)
- Zaman, yer ve konu bakımından sınırlanması
Madde 445- “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. “
Madde metninde belirtildiği üzere yer zaman ve işlerin türü bakımından makul sınırlamalar içermek zorundadır. Yargı kararlarında da tüm ülkeyi kapsayacak şekilde bir sınırlama getirmesi işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye sokacağından geçersizdir. (Y 9. HD, 6.7.1999, 8262/12073, Çelik, s. 149; Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, s.181.)
Ayrıca Yargıtay, Türkiye sınırları içinde rekabet etmeme yönündeki düzenlemeleri geçerli kabul etmemekte, il sınırları ya da belli bir bölge ile sınırlandırmayı işin niteliğine uygun görmekte, ancak yabancı uyruklu olup çalışma hayatının çoğunu Türkiye dışında geçiren işçi bakımından rekabet yasağının ülke sınırları ile belirlenmesinin mümkün olabileceğini belirtmektedir. (Y 9. HD, 24.12.2009, 2009/26954, 2009/36971, Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, s.181, dn. 76; Keser, s.96. Aynı yönde bkz. Y 9. HD, 03.02.2011, 2009/3417, 2011/2307; Y 9. HD, 18/02/2011, 2009/1286, 2011/3918, UYAP Uygulamaları, 22.03.2017.)
Bununla beraber maddenin devamında olayın durum ve koşullarına bağlı olarak rekabet yasağına ilişkin maddeyi sınırlayabilmektedir.
SONUÇLARI
İşverenin zararını tazmin yükümlülüğü
Madde 446- “Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür. Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır. İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.”
İşverenin bu durumda uğrayacağı zarar müspet zarardır. İşverenin bu rekabet dolayısıyla zarara uğramış olduğunu ve miktarını ispat yükü kendisi üzerindedir. Eğer taraflarca rekabet anlaşmasında bir ceza-i şart öngörülmüşse işçi bu ceza-i şartı ödeyerek borcundan kurtulabilir. Ancak bunu aşan zararı gidermekle yükümlüdür.
İşçinin rekabete ilişkin fiillerine son verilebilir. Bunun için işçinin davranışlarının açıklığı ve işverenin menfaatinin önemli olması ile rekabet yasağı sözleşmesinde, işçinin bu yasağa aykırı davranışı hâlinde rekabet oluşturan faaliyetine son vermeye zorlanabileceğinin (kaçınmayı talep hakkı) açıkça ve yazılı olarak öngörülmüş olması gerekir. (Keser, s.99; Süzek, İşçinin Rekabet Etmeme Borcu, s.464) Sözleşmede sadece bu konuda, kanun hükmünün uygulanacağının belirtilmiş olması yeterli değildir. (Süzek, İşçinin Rekabet Etmeme Borcu, s.464.)
Ayrıca İşverenin zarara uğramasına neden olan ihlal, aynı zamanda işçinin yanında çalıştığı yeni işverence haksız rekabet oluşturuyorsa, meydana gelen zarardan yeni işverenin de müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği savunulmaktadır. (Soyer, s.78 vd.; Süzek, İşçinin Rekabet Etmeme Borcu, s.462 vd.)
Son olarak 447. Maddede belirtildiği üzere iş sözleşmesi işveren tarafından haklı bir sebep olmaksızın feshedilirse veya haklı bir nedenle işçi tarafından rekabet yasağı sona erer.
Madde 447- “Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.”